Biraz daha cesur olmak…
Biz onu peyzaj mimarı Teoman Akçalı’nın yönlendirmesiyle “Korumanın Mimarları” yazısıyla tanımıştık. Bir meslek ve sektör dergisiydik ama akademide umut var dedirtmişti bize… Doçent Dr. Mustafa Artar, fazlasıyla sosyal bir insan. Hepsini yazmayalım ama Artar, PEMDER, Bartın Pedaldaşlar Bisiklet Kulübü Derneği Başkanı, Bartın Arama Kurtarma Derneği Üyesi, AFAD Destek Gönüllüsü gibi daha birkaç kuruluşta da faal bir akademisyen. Dereden tepeden, lakin suya da sabuna da dokunan sohbeti ilginize sunuyoruz.
En az bir yabancı dile hâkim olmak…
TED Karabük Koleji’ni bitirdikten sonra 1994 yılında Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümünü kazandım. Öğrenciliğe başladığım dönem bölüm başkanımız Prof. Dr. Güngör Uzun Hoca’ydı. Hocamızın diğer hocalarımız gibi epeyce bir ders ve yardımcı ders kitabı vardı. Esas dikkatimi çeken ise hocamızın masasında her zaman Landscape Architecture Dergisi’ni görürdüm. Hocamız güncel sayısındaki makalelerden çeviri yapar notlar alırdı. Hoca dergiyi okuduktan sonra bölümün küçük kütüphanesine verir ve biz de o dergide ne çıkmış diye okur, günceli takip etmeye çalışırdık.
Landscape Architecture Dergisi
Landscape Architecture Dergisi’yle birinci sınıfta tanışmıştım. Türkiye’de yayının az olduğu bir dönemde yayınların önemini Landscape Architecture Dergisi’yle öğrenmiştim. Sonraki yıllarda Prof. Dr. Türker Altan Hoca beni ve İngilizcesi veya Almancası iyi olan arkadaşlarla birlikte Çukurova Üniversitesi için araştırma ve uluslararası bağlantı konusunda görevlendirdi. Türker Hoca bize araştırma ruhunu ve arazi çalışmasını sevdirdi.
Hoca olmak öğrencilere kılavuz…
Stajımı 1997 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nde yaptım. Staj döneminde İBB Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nün İstanbul’a 1 milyon ağaç kampanyası vardı. Lisans öğrencisiyken kampanyaların projelendirme aşamasında bulundum, yol ağaçlandırmasında çalıştım. Hatta çok ilginçtir şu anda adını hatırlayamıyorum ama sigorta girişim bile bir İtalyan firmasına yapılmıştı staj sonrası… O tarihlerde Türkiye’ye (1997-1998) çok fazla ithal ağaç giriyordu. Daha sonra hocamdan gelen teklif üzerine yüksek lisansa başladım. Aynı yıl açılan asistanlık sınavını da kazandım ve 98 yılında göreve başladım. Yüksek lisansımı ve doktoramı Çukurova’da tamamlayarak 2006 yılında o zamanki adıyla Zonguldak Karaelması Üniversitesi / Bartın Orman Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü’ne geldim ve halen aynı bölümde Doçent olarak görev yapıyorum.
Peyzaj mimarlığının bilinmediği yerler…
Örneğin bir maden alanıyla ilgili hazırlanan bir raporda çeşitli bitkiler yazılmış… Raporda yazan bitkiler doğru mu, değil mi? Değerlendirecek olanlar bu bilgiyi nasıl ve kimden öğrenecek? Bitkilendirmeyle ilgili peyzaj mimarları hala akla gelmiyor. Bunu birinci sınıftaki bir öğrencim söylese, “hadi oradan” derim. Ama bu bir gerçek… Özellikle bilirkişilik konusunda mahkemeler, savcılar, hakimler benzer konuların peyzaj mimarlığını ilgilendirdiğini bilmiyorlar. Çünkü bilirkişi biz değilsek o konuda söz söyleyecek başka birileri ortaya çıkıyor. Bu önemli bir mesleki eksikliğimiz… Meslek odamızın bu konuda yapması gereken işler var. Mesleği bilimsel anlamda çeşitli süreçlerin, yeni mevzilerin içine sokmak da akademinin görevi.
Anadolu coğrafyasına bakmak…
İklim değişikliğine uyum sürecine ilişkin yürüttüğümüz BARÜ- AB projemizde klişe gibi gelir ama yağmur suyunun yönetimi meselesi var. Yağmur bahçeleri var… Bizim insanımız Anadolu’da oluktan akan suyu biriktirirken, maşrapayla sebzesini sulayan ninemiz bunları uyguluyordu. Şimdi biz geri dönerek suyu nasıl tutmuşlar, yağmuru biriktirmek için neler yapmışlar? Onu tartışıyoruz. Bunu anlamak için Anadolu coğrafyasına bakmalıyız.
Doğayla barışık yaşamak…
Eğer yağmur bahçelerini, yağmur hendeklerini ve suyu yeraltı sularıyla nasıl buluşturabiliriz konusunu bilimsel olarak yeniden tartışıyorsak Anadolu coğrafyasına dönmek zorundayız. Bütün birikimimizi doğayla barışık yaşama üstüne yeniden ele almalıyız. Bu nedenle “ekolojik tasarım” gibi ekoloji ön ekli kavramların kullanımı önemli bence. Üstelik bağlamına falan hiç girmiyorum. Doğru mu kullanılıyor onlara da hiç girmiyorum ama dilde dolaşıma girmesi bile çok yararlı. Artık şu kesin, doğayla barışık bir şekilde yaşamaya çalışırsak insanlık için çok daha iyi olacak.
Villa bahçesi tasarlayarak engelleyemeyiz
Yaklaşık 12 yıl gibi uzunca bir süre meslek kuruluşunda görev yaptım. Bartın’da temsilcilik kurduk. PMO yönetiminde olduğum süre doğa ve çevre için mücadeleyle geçti. Halen daha da öyle… Çünkü ülkenin dört bir yanında peyzajına müdahale ediliyor. Ülke peyzajına yapılan müdahaleleri villa bahçelerini tasarlayarak engelleyemeyiz. Burada bir taraftan teorik altlığı olgunlaştırıp bilinç düzeyini artırmamız doğru bir iş… Fakat kamusal alanlar için ne kadar önemli bir meslek grubu olduğumuzu deprem sonrasındaki çadırın kurulacağı yer üzerinden tartışmak da yeterli değil.
Biraz daha cesur şeyler söylenmeliydi
İstanbul’da deprem oldu ve bu konular yine gündeme geldi ancak bizim televizyona çıkıp ne olacağını anlatan peyzaj mimarlarımız olamadı. Gezi süreci vardı halen daha ülke gündeminde çok önemli. Ülke tarihinde yer etmiş bir şey. Bu noktada biz kendi içimizde konuştuk ama onu dillendiremedik. Bunun da çok çeşitli nedenleri olabilir tabi ki… Fakat akademinin de biraz daha cesurca bazı şeyleri söyleyebilmesi gerekirdi. Bugün geçmişteki oda yöneticilerinin bile kullandığı dilin biraz ezber dili olduğunu düşünüyorum. Maalesef o kadar örgütlenmenin önemine inanıp, örgütlenmeden de o kadar çok fazla korkan bir yapı haline geldik biz.
Dönüştürücü etkisi olsun istiyorum
Bu nedenle PEMDER Peyzaj Mimarlığı Eğitim ve Bilim Derneği’nin örgütlenmesini değerli buluyorum. Her şeyden önce organizasyon isimler üzerinden yürümüyor… Şimdi bu derneğin öğrenci örgütlenmesi var örneğin, adı UNIPEM. Ben de koordinasyonunda görev üstlendim. Şu anda Türkiye’de eğitim veren 43 üniversitenin hepsinden temsilcilerin de olduğu bir öğrenci örgütlenmesi bu. Bunlar birbirine rakip değil. Bunlar birbiriyle tartışarak, bazı sorunlara dokunmaya çalışıyorlar. Şu an emekliyor, ama zaman içinde dönüştürücü bir etkisi olacağına inanıyorum.Biz onu peyzaj mimarı Teoman Akçalı’nın yönlendirmesiyle “Korumanın Mimarları” yazısıyla tanımıştık. Bir meslek ve sektör dergisiydik ama akademide umut var dedirtmişti bize… Doçent Dr. Mustafa Artar, fazlasıyla sosyal bir insan. Hepsini yazmayalım ama Artar, PEMDER, Bartın Pedaldaşlar Bisiklet Kulübü Derneği Başkanı, Bartın Arama Kurtarma Derneği Üyesi, AFAD Destek Gönüllüsü gibi daha birkaç kuruluşta da faal bir akademisyen. Dereden tepeden, lakin suya da sabuna da dokunan sohbeti ilginize sunuyoruz.
En az bir yabancı dile hâkim olmak…
TED Karabük Koleji’ni bitirdikten sonra 1994 yılında Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümünü kazandım. Öğrenciliğe başladığım dönem bölüm başkanımız Prof. Dr. Güngör Uzun Hoca’ydı. Hocamızın diğer hocalarımız gibi epeyce bir ders ve yardımcı ders kitabı vardı. Esas dikkatimi çeken ise hocamızın masasında her zaman Landscape Architecture Dergisi’ni görürdüm. Hocamız güncel sayısındaki makalelerden çeviri yapar notlar alırdı. Hoca dergiyi okuduktan sonra bölümün küçük kütüphanesine verir ve biz de o dergide ne çıkmış diye okur, günceli takip etmeye çalışırdık.
Landscape Architecture Dergisi
Landscape Architecture Dergisi’yle birinci sınıfta tanışmıştım. Türkiye’de yayının az olduğu bir dönemde yayınların önemini Landscape Architecture Dergisi’yle öğrenmiştim. Sonraki yıllarda Prof. Dr. Türker Altan Hoca beni ve İngilizcesi veya Almancası iyi olan arkadaşlarla birlikte Çukurova Üniversitesi için araştırma ve uluslararası bağlantı konusunda görevlendirdi. Türker Hoca bize araştırma ruhunu ve arazi çalışmasını sevdirdi.
Hoca olmak öğrencilere kılavuz…
Stajımı 1997 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nde yaptım. Staj döneminde İBB Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nün İstanbul’a 1 milyon ağaç kampanyası vardı. Lisans öğrencisiyken kampanyaların projelendirme aşamasında bulundum, yol ağaçlandırmasında çalıştım. Hatta çok ilginçtir şu anda adını hatırlayamıyorum ama sigorta girişim bile bir İtalyan firmasına yapılmıştı staj sonrası… O tarihlerde Türkiye’ye (1997-1998) çok fazla ithal ağaç giriyordu. Daha sonra hocamdan gelen teklif üzerine yüksek lisansa başladım. Aynı yıl açılan asistanlık sınavını da kazandım ve 98 yılında göreve başladım. Yüksek lisansımı ve doktoramı Çukurova’da tamamlayarak 2006 yılında o zamanki adıyla Zonguldak Karaelması Üniversitesi / Bartın Orman Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü’ne geldim ve halen aynı bölümde Doçent olarak görev yapıyorum.
Peyzaj mimarlığının bilinmediği yerler…
Örneğin bir maden alanıyla ilgili hazırlanan bir raporda çeşitli bitkiler yazılmış… Raporda yazan bitkiler doğru mu, değil mi? Değerlendirecek olanlar bu bilgiyi nasıl ve kimden öğrenecek? Bitkilendirmeyle ilgili peyzaj mimarları hala akla gelmiyor. Bunu birinci sınıftaki bir öğrencim söylese, “hadi oradan” derim. Ama bu bir gerçek… Özellikle bilirkişilik konusunda mahkemeler, savcılar, hakimler benzer konuların peyzaj mimarlığını ilgilendirdiğini bilmiyorlar. Çünkü bilirkişi biz değilsek o konuda söz söyleyecek başka birileri ortaya çıkıyor. Bu önemli bir mesleki eksikliğimiz… Meslek odamızın bu konuda yapması gereken işler var. Mesleği bilimsel anlamda çeşitli süreçlerin, yeni mevzilerin içine sokmak da akademinin görevi.
Anadolu coğrafyasına bakmak…
İklim değişikliğine uyum sürecine ilişkin yürüttüğümüz BARÜ- AB projemizde klişe gibi gelir ama yağmur suyunun yönetimi meselesi var. Yağmur bahçeleri var… Bizim insanımız Anadolu’da oluktan akan suyu biriktirirken, maşrapayla sebzesini sulayan ninemiz bunları uyguluyordu. Şimdi biz geri dönerek suyu nasıl tutmuşlar, yağmuru biriktirmek için neler yapmışlar? Onu tartışıyoruz. Bunu anlamak için Anadolu coğrafyasına bakmalıyız.
Doğayla barışık yaşamak…
Eğer yağmur bahçelerini, yağmur hendeklerini ve suyu yeraltı sularıyla nasıl buluşturabiliriz konusunu bilimsel olarak yeniden tartışıyorsak Anadolu coğrafyasına dönmek zorundayız. Bütün birikimimizi doğayla barışık yaşama üstüne yeniden ele almalıyız. Bu nedenle “ekolojik tasarım” gibi ekoloji ön ekli kavramların kullanımı önemli bence. Üstelik bağlamına falan hiç girmiyorum. Doğru mu kullanılıyor onlara da hiç girmiyorum ama dilde dolaşıma girmesi bile çok yararlı. Artık şu kesin, doğayla barışık bir şekilde yaşamaya çalışırsak insanlık için çok daha iyi olacak.
Villa bahçesi tasarlayarak engelleyemeyiz
Yaklaşık 12 yıl gibi uzunca bir süre meslek kuruluşunda görev yaptım. Bartın’da temsilcilik kurduk. PMO yönetiminde olduğum süre doğa ve çevre için mücadeleyle geçti. Halen daha da öyle… Çünkü ülkenin dört bir yanında peyzajına müdahale ediliyor. Ülke peyzajına yapılan müdahaleleri villa bahçelerini tasarlayarak engelleyemeyiz. Burada bir taraftan teorik altlığı olgunlaştırıp bilinç düzeyini artırmamız doğru bir iş… Fakat kamusal alanlar için ne kadar önemli bir meslek grubu olduğumuzu deprem sonrasındaki çadırın kurulacağı yer üzerinden tartışmak da yeterli değil.
Biraz daha cesur şeyler söylenmeliydi
İstanbul’da deprem oldu ve bu konular yine gündeme geldi ancak bizim televizyona çıkıp ne olacağını anlatan peyzaj mimarlarımız olamadı. Gezi süreci vardı halen daha ülke gündeminde çok önemli. Ülke tarihinde yer etmiş bir şey. Bu noktada biz kendi içimizde konuştuk ama onu dillendiremedik. Bunun da çok çeşitli nedenleri olabilir tabi ki… Fakat akademinin de biraz daha cesurca bazı şeyleri söyleyebilmesi gerekirdi. Bugün geçmişteki oda yöneticilerinin bile kullandığı dilin biraz ezber dili olduğunu düşünüyorum. Maalesef o kadar örgütlenmenin önemine inanıp, örgütlenmeden de o kadar çok fazla korkan bir yapı haline geldik biz.
Dönüştürücü etkisi olsun istiyorum
Bu nedenle PEMDER Peyzaj Mimarlığı Eğitim ve Bilim Derneği’nin örgütlenmesini değerli buluyorum. Her şeyden önce organizasyon isimler üzerinden yürümüyor… Şimdi bu derneğin öğrenci örgütlenmesi var örneğin, adı UNIPEM. Ben de koordinasyonunda görev üstlendim. Şu anda Türkiye’de eğitim veren 43 üniversitenin hepsinden temsilcilerin de olduğu bir öğrenci örgütlenmesi bu. Bunlar birbirine rakip değil. Bunlar birbiriyle tartışarak, bazı sorunlara dokunmaya çalışıyorlar. Şu an emekliyor, ama zaman içinde dönüştürücü bir etkisi olacağına inanıyorum.







